Yusuf Benli, Anadolu’da Alevi kültüründeki aşıklar geleneğinin temsilcisi. 200 yıl önceki atalarından kuşaktan kuşağa devraldığı geleneği 200 yıl sonrasına aktarmayı görev edindi. İTÜ Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü’nde okudu, yüksek lisans ve doktora yaptı. 7 Ulu Ozan’ın şiirlerini, tarihini inceledi.
Füsun İkikardeş
Yusuf Benli, hem aşık hem eğitmen. Babası, babasının babası, onun babası, hepsi “zakir”. Baba evinde ilk duyduğu ses, bağlamanın sesi. Gözünü açmış, bağlamayla oynamaya başlamış; ne zaman çalmaya başladığını hatırlamıyor bile. Babasından işittiği bir azar varsa, o da “Bu sazın akordunu kim bozdu?” olmuş. Geleneksel aşıklığın yolunda eğitimini de alan Benli’yle, Alevi kültürü, müziği ve eğitimi konusunda söyleştik.
BAĞLAMA YEMEK İÇMEK GİBİ
– Saz çalmaya ne zaman başladınız?
Hatırlamıyorum, çünkü gözümü açtığımda evde bağlama vardı. Bağlama, bizim yaşam biçimimizdi. Mesela babam akşam eve gelir, yemek hazırlanırken bağlamasını çalar, sonra yemek yenip bittiğinde kalkar yine saz çalardı. Yemek içmek gibi… Eve bir misafir gelir, “Aşık, bize bir deste bağlar mısın?” deyince hiç geri çevrilmezdi. Geleneksel ritüelin dışında günlük hayatımızda da hep vardı.
NESİMİ’DEN HATAİ’YE
– Profesyonel hayata alaylı olarak mı atıldınız?
Profesyonel müzik hayatım 1990 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’na girmekle başladı. 15 yıl dershanecilik yaptıktan sonra tekrar akademiye döndüm, yüksek lisans ve doktoramı tamamladım. Konu, yüksek lisansta “Alevi Kültüründe 7 Ulu Ozanın Yeri ve Önemi”. Güzel sonuçlara ulaştım. Vardığım başlıca sonuç şuydu: Türk dili Alevi ozanlar tarafından yaşatılmıştır. 7 Ulu Ozan, 200 yıllık bir dönemi kapsar. Nesimi ile başlayıp Şah İsmail Hatayi’i, Fuzuli, Yemini, Virani, Pir Sultan ve Kul Himmet’le devam eden 200 yıllık bir süreç. Şiirlerini Türkçe yazdılar. Farsça yazmadılar, Kürtçe yazmadılar. Yunus Emre’den günümüze gelen gelenektir bu.
BAĞLAMANIN ADI TELLİ KURAN
– Doktora tezinde hangi konuyu çalıştınız?
Bağlamada ileri icranın Alevi kültüründeki yaygınlığa katkısı… Bağlamaya, Alevi kültüründe “Telli kitap” ya da “Telli Kuran” denir. Ozanlarla ilgili söylenen ne? Aşığın sözü, Kuran’ın özü! Bugün, bağlamadaki “pençe (şelpe)” çalımıyla müzikte iki elinizi kullandığınızda, sağ ve sol elin uyumu şarttır. Bizde mızrap yerine “pençe (şelpe)” dediğimiz elle çalma geleneği gelişmiştir. Bu dedelerin çaldığı yöntemdir. Ayrıca Fethiye – Muğla yöresinde yaşayan Ramazan Güngör Hocamızın da parmakla vurma teknikleri vardı.
Türkiye’de akademik müzik eğitimi Darülhan’la başlamıştır. 1976 yılında İTÜ’de Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nın açılmasıyla çok daha gelişmiştir. Bununla birlikte Nida Tüfekçi, Yücel Paşmakçı, Arif Sağ, Yavuz Top gibi ustalarımızın nitelikli insan yetiştirmesi ile bir metodolojik altyapı edinmiştir. 90’lı yılların başından itibaren kamuoyunda çalma tekniği yaygınlaşmaya başladı. Önce Arif Sağ’ın, daha sonra Hasret Gültekin’in, Erdal Erzincan’ın öncülüğünde giderek ivme kazandı. Şelpe de yeni ileri icrada bu teknik çoğunlukla Alevi müziğinde kullanılıyor.
200 YIL ÖNCE 200 YIL SONRA
“Kişi yaşadığı toplumun ürünüdür. Ailem, bana bu öğretiyi öğretti ve bu sorumluluğu omuzlarımda hissettim. Kızım da bunları yaşadığı için yüksek lisans tezini ‘Alevi kültüründe performans’ konusunu çalışıyor. Beş altı kuşak geri gittiğinizde atılan tohumların önemini anlatıyor. 200 yaşındaki dedemizin dedesi bunu görseydi, çok mutlu olurdu. Bu bir yol, bu bir gelenek ve yaşaması lazım. Nesilden nesile diye bir proje yapıp yayın hayatına sunacağız. Elimizdeki kayıtları aktaracağız, ki bizden 50-100 yıl sonra birileri çıktığında ellerinde bir kaynak olacak.”
PİR SULTAN’DAN FEYZ ALMALIYIZ
“Şah Hatai’ye gelin, bir Miraçlama yazmıştır. 27 kıta yazmıştır. Onun kurduğu devlet ortada yok, ama Miraçlama dimdik ayakta. Bunu o eserlerin Türkçe yazılmasına borçluyuz.
Pir Sultan ‘Dönen dönsün’ demiş ve ‘Gelin canlar bir olalım’ demiş. ‘Koyun beni Hak aşkına yanayım / Gelin canlar bir olalım / Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan / Gelin canlar bir olalım’ sözlerini düşünün. Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca en çok ihtiyacı olan şey bugün ‘bir olmak’ ve ‘yolundan dönmemek’tir. Demokrasinin, Cumhuriyetin, barışın, eşitliğin, laikliğin yolundan dönmemeye ihtiyacı var. Pir Sultan bunu 500 yıl önce söylemiş, biz bugün tekrarlıyoruz. Tekrarlamaktan aciz olmamalıyız. Toplum, bundan feyz almalı.”