FERDAN SAYILI
Aşık Mahzuni’den İhsani’ye, Livaneli’den Selda Bağcan’a, Ahmet Kaya’dan Grup Yorum’a kadar günümüze de uzanan protest müzik son yıllarda büyük düşüş yaşadı. Özellikle halk müziği tarzındaki eser üretimi neredeyse durdu.
Halk müziği sanatçısı, bağlama hocası, akademisyen Yusuf Benli üst üste yayınladığı protest eserlerle dikkat çekti. Benli, son olarak Pir Sultan Abdal’ın “Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan” adlı eserini günümüze uyarlayarak yayınladı.
Yusuf Benli ile halk müziğini, protest geleneğini ve tabii ülkenin içinde bulunduğu koşulları konuştuk.
1970’li ve 80’li yıllarda Türkiye’de protest müzik eserleri büyük ilgi görüyordu. Günümüzde durum ne?
Halk müziği formatında Mahzuni ve İhsani’den sonra olay değişti. Grup Yorum, Grup Kızılırmak ön plana çıktı. Sonuç olarak Mahzuni Baba’nın vefatına kadar bu protest algı en azından halkta vardı. Ama bugün maalesef yok denebilecek durumda. Çok ince bir çizgi var, protest müzikte. Bir laf var. Siz o lafı kaçırdığınız zaman artık sanatçı değil siyasetçi oluyorsunuz. O dengeyi iyi korumak lazım.
Konservatuvarlısınız, albümleriniz var ve müzik alanında akademik çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Sizi bu protest eserlere yönlendiren ne oldu?
Her şey yolunda gitseydi biz de oturur başka eserler yapardık. Ama görüyorsunuz ki Türkiye’de her gün bir önceki günü arar olduk. Pir Sultan’ın o günkü mücadelesinin bugün başka bir versiyonu yaşanıyor. Ben bu noktada bu tür müzik yapmazsam bir suç işlemiş gibi kabul edeceğim kendimi. Mesela “Uyan Halkım”… Erol Manisalı’nın tutuklandığını görmek gerçekten üzdü ve ben o gün Isparta Yalvaç’a konsere gidiyordum. ‘Uyan Halkım’ı orada otobüste yazdım.
Çalışmalarınızda güncelliğin yanı sıra günümüzün iletişim mecralarını ihmal etmiyorsunuz. Hedef kitleniz kimler?
Eserimde doğruluğu ne kadar ifade edebiliyorum bu benim için çok önemli. Mesela “Dönen Dönsün” eserinde… Pir Sultan’ın bu eserini zaten tanıtmama ihtiyacı yok. Doğru bir iş yaptıysanız kitlelere her zaman ulaşır.
Klipte ucunda ışık olan bir tünelde Pir Sultan’dan Gezi’ye kadar gelen bir akış var. Biraz açar mısınız?
Değerleri uğruna bile bile ölüme gidip kendini feda eden insanlar var. Hallac-ı Mansur var, Seyit Nesimi, Şeyh Bedreddin, Pir Sultan Abdal, Nâzım Hikmet, Deniz Gezmiş. Madımak’ta, Gezi’de, Ankara’da yitirdiğimiz canlarımız var.Gezi’yi gençliğin insanlık, barış ve eşitlik adına demokrasi adına verdiği mücadeleyi selamlamak adına koydum.
Ankara Katliamı sonrasında ülkenin birliği ve beraberliği daha fazla tartışılmaya başladı. Siz son çalışmanızda Pir Sultan’ın “Gelin Canlar Bir Olalım” sözüyle sesleniyorsunuz…
Pir Sultan’ın bu eseri ve içerdiği mesaj günümüzde de yaşıyor. Yaşatılmak zorunda. Pir Sultan’ın “Gelin Canlar Bir Olalım” dediği canların kültürel kodları ve kültürel dokuları ayrışmaya müsait değil. Bin yıllardır birlikte yaşamış bir toplumun bireylerinden bahsediyoruz.
Bahsettiğiniz geleneğin yaşatılması konusunda gençlerden umutlu musunuz?
Çok umutluyum. Bilgi en önemli güçtür. Kişiyi toplumsallaştıran ve onu bireyselleştiren onun bilgisidir. Gençler de bugün çok bilgili.
Albümde kimlerle çalıştınız?
Eserlerin düzenlemelerini dostum, hocam Dr. Ferda Ereren yaptı. Ses mühendisliği boyutunda da Ersen Varlı ile çalıştım.